Türk Edebiyatının Özgün Kalemi : Sabahattin Ali
Yazınımızın her döneminde kendi yoluyla bir çağ başlatan yazarlarımız ve şairlerimiz mevcut. Cumhuriyet dönemi özelinde baktığımızda ise bu kıymetli isimlerden biri, Sabahattin Ali. Kendine has üslubu, farklı temaları, Anadolu’ya bir kapı açtığı öyküleri ile kısacık hayatına birçok şeyi sığdırmıştır. Sade ama bir o kadar da estetik bir dil kullanarak, derin insani temelleri edebiyatımızda en güzel biçimde işlemiş yazarlarımızdandır. Realizm akımının öncülerinden olmasıyla da, toplumcu-gerçekçi olarak kendisinden sıkça söz ettirir.
Edebi Kişiliği
Çocukluğu savaş döneminin zor koşullarında oldukça sancılı geçen yazarımız, eserlerinde de bu etkiyi belli ediyor. Özellikle işlediği insani duygular ağırlıklı temalarda, duygu yoğunluğunu okuyucuya başarılı şekilde aktarıyor. Hayatın ona pek iyi davranmamasına karşın, edebiyat tutkusundan hiçbir zaman sıyrılmamış kendisi.
Genç yaşta edebiyat dünyasına adım atarak, adalet arayışı ile tanışmış oldu. Siyasi baskılar onun hayatını gölgelemişti. Fikirleri sebebiyle çok kez hapse girdi ve sürgün edildi. Yapıcı ve üretici bakış açısı ile bu krizi de fırsata çevirmeyi başardı. Mahpus hayatını beslenecek bir kaynak olarak gördü ve eserlerinde sıkça bu temadan yararlandı. Böylelikle toplumcu-gerçekçi bir anlayışla eserlerini kaleme aldı.
Yaşadığı olaylar ve dönemin koşulları onun edebi kişiliğini inşa etti. Toplumu merceğe alarak Anadolu’ya indi. Derin duygu dünyası, detaylı gözlemleri, empati ile Anadolu insanını eserlerine ilmek ilmek işledi. Kalemiyle toplumsal adaletsizliklere ses oldu. Eserleri yoğun bir melankoli içeriğiyle, okuyucuya gerçeği sundu. Cümlelerinde insan olmanın güçlüğü, duygu karmaşası, içsel çatışmalara sıkça yer verdi. Böylelikle insan ruhunu yazınımıza başarıyla yansıtan değerli yazarlarımızdan biri oldu. 41 yıllık kısa yaşam öyküsünde, Türk edebiyatına zamansız eserler miras bıraktı.
Yazarın Eserleri
Sabahattin Ali’nin 3 adet romanı bulunuyor. Bunlar: Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna. Şiirleri için ise iki kitap örneklendirmek mümkün: Dağlar ve Rüzgar, Kurbağanın Serenadı. Bunlarla birlikte Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk eserleri ise yazarımızın öykülerini oluşturuyor. Esirler adlı bir de oyun kaleme almıştır. Canım Aliye, Ruhum Filiz kitabında da yazarın ailesine yazdığı özel mektupları, eski albümlerden kalbinizi ısıtacak fotoğraflarını bulabilirsiniz.
Eserlerden Aşk Temalı İnce Detaylar
Yazarın en sık işlediği tema aşktır. Eserlerinin bir bölümünde mutlaka aşk, sevgi, özlem kavramlarına yer verir. Sabahattin Ali öykülerinde, sevginin katıksız oluşunu, karşılık beklenmeden paylaşılabilirdiğini vurgular. Farklı bakış açıları ile eserlerdeki olayları anlamlandırmak mümkündür. Örneğin, Hasanboğuldu öyküsünde dengesizlik ve kavuşma bir arada verilir. Köyde yaşayan Hasan’ın yayla hayatına uyum sürecini konu alır. Sınama motifinin işlendiği eserde; bir çuval tuzu götüremeyen genç adam, kendini suya bırakır. Ardında kalan kız ise, ondan kalan çevreyle kendini asar. Kavuşma sağlanmıştır aslında, farklı bir yorumla: ölüm.
Öykülerinde sevgiyi dağıtırken, kötü karakterleri de es geçmez Sabahattin Ali. Eserlerde suç işleyen insanlar dahi sevgisiz olarak nitelendirilmez. Örnek olarak; Katil Osman hikayesinde, cinayeti işleyen öldürdüğü kişiden söz ederken “Allah rahmet eylesin.” dileğinde bulunur. Genellikle dışarıdan kaynaklanan sebepler ile, insanları suç işlemeye iter. İnsanların doğuştan kötü olmadıklarını, iç dünyalarında daima sevgiyi barındırdıklarını ifade eder.
Aşk içerikli öykülerinde kavuşma, evlenmeden ziyade özveriyi vurgular. Onun penceresinden bakarsanız sevgi karşılıksız emektir. Değirmen hikayesinde bu noktayı güzel açıklayan bir dengesizlik mevcuttur. Aşkta engel sevilen kızın engelli olması durumudur. Kız bu aşka acıma duygusunun dahil olmasını istemediği için geri durur. Onu canı pahasına seven çingene genç, bu dengesizliği gidermek için kolunu değirmen çarklarına verir. Bu noktada yine abartı da olsa, sevgide özveri örneği verilmiş olur.
Sabahattin Ali’den Alıntılar
Kendisini daha iyi tanımak amacıyla, kaleminden örnekler vermek de gerekiyor elbette. Hayatı yazına aktarış biçimi, yormayan anlatımı, sahip olduğu ifade etme becerisiyle mutlaka sizlerin de ruhuna dokunacaktır. Cümlelerinde kendinizden bir şeyler bulacağınızı umuyorum. Yazdığı eserlerden seçtiğim birkaç örnek ile içeriği de bu noktada sonlandırıyorum.
“Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: ‘Dünyada neler gördünüz?’ dese, herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki.”
(Sabahattin Ali – Değirmen)
“Fakat her şey geçer. Her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin mânâsı yoktur. İnsan birazcık da kalender olmalıdır.”
(Sabahattin Ali – Kuyucaklı Yusuf)
“Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter.”
(Sabahattin Ali – Sırça Köşk)
“Doğrusu, dünyada rahat yaşamak için aptal olmak lazım. Fakat aptal olmaktansa, biraz daha rahatsız yaşamak daha iyidir bence. Bilmem sen ne dersin…”
(Sabahattin Ali – Canım Aliye, Ruhum Filiz)
“İçimizde şeytan yok. İçimizde aciz var. Tembellik var. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden korkunç bir şey; hâkikatleri görmekten kaçmak itiyadı var. Hiçbir şey üzerine düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle, kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare iradelerimizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati mehçul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.”
(Sabahattin Ali – İçimizdeki Şeytan)
“Denizler gibi derindim
Gözlerine sığ göründüm”
(Sabahattin Ali – Tüm Şiirleri)
“Bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne geleceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?”
(Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna)
Yorum gönder